#filmöneri
Sanatla ne kadar ilgilensek de kimi zaman müzelere gidecek, etkinliklere katılacak vakit bulamayabiliyoruz. Vakit bulsak bile yaşadığımız şehirde ya da ülkede hayal ettiğimiz aktiviteler düzenlenmeyebiliyor. Sinemanın güzel yanı da burada başlıyor.
İşte karşınızda buram buram sanat kokan filmler ..
1)Bir Devin Hikayesi Le Mystère Picasso / Picassonun Gizemi (1956)
Le Mystere Picasso Filminde sanatın bütünleşmiş halini görüyoruz. Fransız sinemacı Henri-Georges Clouzot
tarafından 1956 yılında çekilen belgesel-biyografi türündeki filmde, hep merak ettiğimiz o ilginç , altında dramatik
bir geçmişe sahip olan Picassoyu da resim yaparken görme şansına erişebilirsiniz.

2) Acıların Sanatçısı Frida (2002)
“Hayatımda iki kaza oldu: Biri otobüs tramvayla çarptığında, ikincisi ise Diego ile tanıştığımda”
Meksikalı sürrealist ressam Frida Kahlo nun eserlerini, bir başka ressamın tablolarıyla karıştırmanız mümkün
değil. Kahlo nun eserleri çoğunlukla otobiyografik ve sürrealisti. Bunun sebebini şöyle açıklıyordu: “Kendime çok
fazla zaman harcıyorum ve her şeyden daha iyi bildiğim bir konuyum.”
Acı, sevgi, korkunç çaresizlik ve çok zayıf bir umuda tutunmanın acıklı öyküsü...
3)Çaresizlik, Kader ve Sanat Öyküsü Sol Ayağım (1989)
Beyin felci sonrasında tekerlekli sandalyeye mahkum olan İrlandalı yazar Christy Brown un, kendi hayat hikâyesini
anlattığı ’’Sol Ayağım’’ kitabıyla aynı ismi taşıyan eser, çekildiği 1989 yılında kendinden oldukça söz ettirdi. Film
ayrıca en iyi yönetmen, en iyi film ve en iyi senaryo dalında da Oscara aday gösterildi.

4) Van Gogh Sonsuzluğun Kapısında (2018)
Van Gogh adına yapılmış en muhteşem eser.. İşte Spoiler! Bir sahnede Van Goghun katarakt rahatsızlığı sebebiyle
nasıl gördüğüne dair bir sahne var; görüntünün altı flu, üstü net. Arada kadrajı sarı ya da siyah-beyaz gördüğümüz
de oluyor. Bu tarz ince düşünülmüş detaylar, arada kameranın sallanması çok hoş. Filmin ilk 20 dakikası kamera o
kadar sallanıyor ki, “Ne olur şunu düz tutun” diyesiniz geliyor. Halbuki yönetmen bunu yaparken Van Goghun fırça
darbelerinden esinlenmiş, meniere sendromundan kaynaklanan baş dönmelerine atıf yapmış.
Filmin hem senaryosunu yazıp hem de yöneten Julian Schnabel şöyle söylüyor:
“Size filmi açıklamamız imkansız. Filmin, bir sanat eserini incelerken hissedilen duyguyla eşdeğer olmasını amaçladık.”
5) Kare
İsveçli yönetmen Ruben Östlund 2017 yapımı Kare (The Square) filminde konuşma özgürlüğü, sanatsal özgürlükler
ve sosyal sansür konularına değiniyor. Bir modern sanat müzesinin ünlü küratörü Christianın çarpıcı hikayesini
‘’Kuzeyli ve soğuk bir tarzda’’ izlediğimiz filmde küratör The Square adlı verilen, çevresi led ışıklarla çevrili kare bir
alandan oluşan sanat eserinin hazırlıklarını yapmaktadır. Büyük bir toplumda farklı katmanlardan ve farklı sosyal
sınıflardan gelen insanların yansıması niteliğinde olan bu sanat eseri, zamanla küratörün zorlanmasına ve
insanlara olan güveniyle baş başa bırakmaya başlar. İşte bu özel film 2017 Cannes Film Festivalinde Altın Palmiye
ödülünü kazanan bu filme Amazon dan ulaşabilirisiniz.
